15 Ocak 2015 Perşembe

Analog vs Dijital

Kayıtsız kalamayacağım bir karşılaştırma benim için. Çünkü, sanki birbirlerine rakipmiş gibi acımasızca karşılaştırılıyorlar. İnsanların dijital dünyanın ekmeğini yemesi seçimlerine de yansımış durumda. Buda bana ezilenin yanında olma isteği uyandırıyor diyebilirim. Halbuki ne alakası var, bu iki kavram birbirinin karşısında değil birbirlerini tamamlayan düzenler aslında. Dijital tasarımın bir aritmetiği vardır, formülleri, dili olan bir sistem. Galiba sevilen yanıda bu çünkü işi inanılmaz derecede kolaylaştırdığı doğru. Sinyalleriniz bilgisayarınızda kayıtlı ayrık veriler ise onlarla dilediğiniz gibi oynayabiliyor, değiştirebiliyor, çoklayabiliyorsunuz. Elinizde bu iş için özelleşmiş neredeyse konuşma diline yaklaşmış programlama dilleride mevcut. Soyut nesneler üzerinden hiç bir alt seviye katmanı ile uğraşmadan istediğiniz programları yazıyor, en karmaşık görünen problemleri çözüyor, eskiden olsa haftalar belkide aylar alacak tasarımlarınızı birkaç günde hazırlıyorsunuz.Tek kelimeyle harika!!, böylede olmalı. Bu teknolojileri bu yüzden geliştiriyoruz, hayatımızı kolaylaştırsın diye. 


Ancak bu analog tasarımın hor görülmesine neden olmamalı kesinlikle. İnsanların dijitale olan bu eğilimi yine artan popülerlik uğruna analog tasarıma olan ilgiyi yok ediyor. Uğraşması zor bir alan kabul ediyorum ama inanın o kadar da keyif veriyor öğrendikçe. Kendinizi bir sanatçı gibi hissediyorsunuz çünkü bu işin kesin bir aritmatiği yok, herkes kendine özgü tasarımı gerçekleştiriyor. Önünüzde doğruluk tabloları veya denklemleri olmayacak, çalışmalarınız, deneyiminiz, önseziniz yol gösterecek size. Ama işin eğlenceli kısmı bana göre, dijitalin analoğa muhtaç olduğu gerçeği. Hayat bilgisayarınızın, sisteminizin (artık ne kullanıyorsanız) dijital pinlerinden çıktıktan sonra başlıyor aslında. D/A çevirmeye, bilgiyi bir yerden diğerine iletmenin bu seviyeden sonra farklı kurallarla olmasına, farklı güçlerde ve gerilimlerde çalışan bir çok çevrebiriminin kontrol edilmesine, empedans uyumlamarına, gürültüyle baş etme yollarına kadar türlü türlü sürecin ve problemin olduğu bir dünya. 

Dijital devreler sadece bilgi üretmenizi, taşımanızı ve değiştirmenizi sağlarlar, onları enerjinin dönüştürülmesinde kullanamazsınız. Oysa analog elektronik özellikle son 40-50 yıl içerisinde güç uygulamaları içinde kullanılmaya başlandı. Güç elektroniği bunun en güzel örneği. Düzensiz bir elektrik enerjisinin, tabiri caizse elini yüzünü toplayıp çalışan bir sistemdeki tüm birimlerin güç ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde düzenlenmesi yarı iletken güç elektroniği dönüştürücüleriyle yapılıyor. Hazır standart gerilimlerle çalışmak kolay ve çoğu kerede nasıl oraya geldiğini önemsemiyoruz ama işin mutfağında en az dijital kısmında ki kadar emek ve takdire şayan bir iş var. RF devrelerden bahsetmiyorum bile.


Demem o ki, bu iki taraftan birini taraftarlığını yapıp diğerinde körelmek hoş değil. İkisinin iç içe girmiş birbirini tamamlayıcı unsurlar olduğu unutulmamalı. Bir mikrodenetleyici programlamayı öğrendiğimiz kadar örneğin bir analog filtre, frekans sentezleyici, mixer, osilatör veya bir yükseltici tasarımınıda öğrenmeliyiz bana göre. Tasarlamasanızda teknik kültürünüzde bulunsun, bu işler nasıl oluyor bilin.

Hepinize İyi Çalışmalar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder